Günümüzde Âşık Veysel’i Anlamaya Olan İhtiyacımız

Abdurrahman ŞEN

Çok zengin bir kültür mirası üzerinde oturduğumuz gerçeği bir yana, bu mirastan lâyıkıyla faydalanamadığımız da ne yazık ki bir gerçektir!

Müsebbibi kültür emperyalizmi de olsa bazı komplekslerimiz de olsa kendi değerlerimize karşı burun kıvırır olmak ne yazık ki toplumumuzda oldukça yaygın bir duygu! Ve bu duygudan kaynaklı olarak yaşadığımız ilgi eksikliğinden en çok nasibini alan da ne yazık ki başucu kaynaklarımız arasında ön sıralarda bulunması gereken ozanlarımızdır, türkülerimizdir, nefeslerimizdir; bizzat “Anadolu irfanı” dediğimiz zenginliğimizin gözesi olan halk kültürümüzün bütünüdür!

Çaresiz kalmadıkça dönüp bakmasak da yeri geldikçe övündüğümüz o kültür hazinemizi, asırlar öncesinden bugüne bağlayanlar da koruyucuları da yol göstericileri de ozanlarımızdır! Âşık Veysel Şatıroğlu bu ozanlarımızdan, âşıklarımızdan son derece değerli bir halka olarak aramızda yaşadı, söyleyeceklerini söyledi, uyarılarını yaptı ve fizikken bizlerden ayrıldı… Bu ayrılık sonrasıdır ki o toplumun görevi başlamıştır ve bu görev o söylenenlerin üzerinde düşünmek, o uyarılara kulak vermek olmalıdır… Olmalıdır ki söylenen onca güzel söz boşlukta yankılanıp durmasın, bir an evvel muhatabını bulsun!

Asırlar öncemizi bugüne bağlayıcılar olarak tanımladığımız ozanlarımızın sözlerinden, uyarılarından ihtiyacımız olan dersleri çıkartmazsak, almazsak hatta bize zararı dokunacak başka başka reçetelere itibar etmeye devam edersek, öncelikle kendimizi tanıyamaz hâle gelir, sosyolojik bir hasta oluruz… Bir toplumda böylesine hastalanan şahısların artması hatta daha tehlikelisi, hastalanmış bu kişilerin yetkili etkili makamlara gelmesi durumunda toplum bütünüyle hastalanır ve ne yapacağını bilemez hâle gelir! Toplumun kendini bilmez hâle gelmesi sonucunda o toplumda birlik beraberlik ruhu kaybolmaya, ortak heyecan yok olmaya, millî ülkü unutulmaya ve sonucunda kaçınılmaz olarak yabancı hayranlığı artmaya başlar… Böylesi bir noktaya gelindiğinde ise o toplum çözülmeye başlamış demektir!

Eğer böylesi tatsız, bir millet için yok olma tehlikesi oluşturan durumlara düşmek istemiyorsak, ozanlarımızın tüm miraslarına sahip çıkıp her mısralarını birer uyarı kabul etmeliyiz…

Hatta şunu söyleyebilirim ki; kıymetini bilir, bilme yollarını ararsak, tarihimizi bile en doğru biçimde ozanlarımızdan öğrenmemiz mümkündür!

Bu kabulü sağlıklı yapabilmek adına atmamız gereken adım ise; Dede Korkut’tan Ahmet Yesevî’ye… Mevlânâ’dan Hacı Bektaş Velî’ye… Yunus Emre’den Pîr Sultan Abdal’a… Karacaoğlan’dan Emrah’a, Dadaloğlu’na… Âşık Ruhsatî’den Âşık Veysel’e… Bu onurlu, yalın ve her şeyiyle bizim olan geleneği sürdürmeye gayret eden tüm değerlerimizin hepsini okuyup, özümseyip ayrımsız olarak sahiplenmemizden geçiyor.

Kültürümüzün bu çok önemli aktarıcılarını günümüz sanatlarından istifadeyle en iyi anlatma, fikirlerini nesiller boyu kalıcı kılma yollarının tümünden faydalanmak gibi akademik alanda yapılacak ciddî çalışmalarla da bu alanları desteklemek zorunda olduğumuz bilinciyle, bu çalışmalara ihtiyacımız olduğunu da unutmamak durumundayız!

Toplumumuzun geneline baktığımızda, içinde bulunduğumuz dinî- siyasî- sosyal etkileşimler dolayısıyla kültür hazinemize bakışımızda çok ciddî eksikliklerimiz, sapmalarımız olduğu gerçeğine dikkat çeken fikir insanlarımıza da kulak verdiğimiz söylenemez maalesef!

Kültür hazinemizin kıymetli halkalarının tamamını oluşturan edebiyatçılarımızdan, fikir adamlarımızdan, düşünürlerimizden lâyıkıyla istifade edebilmemizin yolu, o kişilerin kitaplarını, ilgili kaynaklarını okumamızdan geçiyor…

O değerlerimizi en sağlıklı biçimde anlamamızın en doğru yolu bizzat o kişinin ne söylediklerine bakmaktan, eserlerini güncel çıkar çarklarımızda heba etmemekten geçiyor. Bunu yaparken de mutlaka söylendiği – yazıldığı günün şartlarını düşünerek, o kişinin ne söylemek istemiş olacağına bakmalıyız! “Bana göre”, “bence” değil… “O ne demiş”, ona bakmak zorundayız… Aksi takdirde o kıymetimizin hiçbir fikrinden, sözünden uyarısından istifade edemeyiz…

Millî marşımızın şairi Mehmed Âkif’in kürsülerde meydanlarda okunduğunda heyecan uyandıran birkaç şiirinin dışında, Safahat’ın bütününde ne yazdığına hiç bakmayanların düştüğü duruma düşmek istemiyorsak, “bize / bana göre değil!” uyarısına mutlaka kulak vermeliyiz… Eğer gerçekten o fikirlerden, o sözlerden, o uyarılardan faydalanmak istiyorsak, günümüzde rehber ararken hiçbir kıymetimizi kendimize / günümüze uydurmaya çalışmamalıyız…

Şunu asla unutmamalıyız!

Hangi meselemiz olursa olsun, güncel siyasî bakışımızla, yüz yıl öncesinde Mehmed Âkif’in “son üç asırdaki din anlayışımızda bozulmalar” olduğunu vurguladığı güncel din anlayışımızla baktığımız müddetçe ne doğruyu bulabiliriz ne de bize yapılmış uyarılardan faydalanabiliriz!

Çare; kaynaklarımıza yönelmek ve yolumuzu aydınlatacak, açacak olan bilgileri gözesinden ve mutlaka karşılaştığımız her olayı yaşandığı günün şartlarını, ortamını göz önünde bulundurarak değerlendirmektir!

Günümüzün son derece sığ ve bilgiden belgeden uzak bir ortamda süre giden din ve siyaset çekişmeleri arasında öğrendiğimiz hatta öğrendiğimizi sandığımız ve bu sataşmalar arasındaki propagandalarla beynimize sinsice saplanan kıymıklarla sadece Âşık Veysel’i değil, hiçbir ozanımızı anlayabilmemiz mümkün değildir!

Sanal dünyanın bilhassa genç nesilleri alenen teslim alıp dilediğince yönlendirebildiği /yönettiği günümüzde, asırlara varan bir özlemle kültür gözelerimize ağzımızı dayamak, bütün gönlümüzle o kaynaktan beslenmemiz öncelikli ve önemli bir zaruret olarak kendini gösteriyor.

Konumuz Âşık Veysel olduğuna göre, yapmamız gereken de öncelikle ve mutlaka bütün eserlerini okuduktan sonra güvenilir kaynaklardan, yakından tanıyanların eserlerinden hayatını, düşünce dünyasını öğrenmemiz gerektiğidir.

Maalesef günümüzde artık hiçbir düşünce insanımıza, fikir insanımıza, edebiyatçımıza yaklaşımımız böyle olmuyor!

“İnternet” denilen sanal ortamdan alelacele kapılan birkaç yalan yanlış süslü cümlenin büyüsüne kapılan herkes bilgilendiğini sanıyor… Hatta bazıları daha ileri gidip “uzman” bile kesilebiliyor! Eğer bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu konunun önemini kavramazsak;  bizim topraklarımızdaki yerli fidelerimizi tohumlarına kadar söküp kökünü kazımaya ve yerine başka toprakların allanıp – pullanmış hastalıklı fidelerini dikmeye devam edecek topraklarımızda ve nesillerimizde gözü olanlar!

Üzülerek ifade etmeliyim ki; Âşık Veysel’i sağlıklı biçimde anlamak istiyorsak öncelikle kabul etmeliyiz ki; Türk toplumu olarak bizler Âşık Veysel’i de “bize göre” çıkarcılığının ardından genelde sloganlar üzerinden tanıyor ve tanımlıyoruz! Âşık Veysel’i kendisine rehber edindiğini söyleyenlerden kimileri bile ne yazık ki bu kalıplar üzerinden yapıyor değerlendirmelerini! Yani; Âşık Veysel’i “bize göre” anlatmak, “kendimize uydurabilmek” ne yazık ki çoğumuza yetiyor bugün!

Mesela… Türkiye’yi bölmek isteyenlerin hem dinî hem siyasî yollarla en çok kullanmak istediği  -yumuşak karnımız hâline getirilmiş- sorunlarımızın önde geleni olan Alevî-Sünnî ayrıştırılmasını sağlıklı anlamak adına gerçekten kulak verdik mi Âşık Veysel’e? Yoksa bu konuda bütün derdi “varvara” olanların ağızlarının içine bakmayı, onların peşine takılmayı mı tercih ettik…

O’nun “menfaattir varvarası” diye tanımladığı Alevîlik – Sünnîlik meselesini bile günümüze hâkim olan şekilcilik, slogancılık esiri olarak anlamayı sürdürüyorsak, Âşık Veysel’den istifademiz mümkün olabilir mi?

Anadolu irfanının ne olduğunu soranlara tam bir cevap niteliğindeki o duru ve saf düşüncenin mısralara dökülmüş hâli olan “Senlik benlik nedir bırak” şiirini hatırlamak, hele hele üzerinde birazcık olsun düşünmek bile birlik-beraberlik yolunda atılmış büyük bir adımdır:

Allah birdir Peygamber Hak                                                                                
Rabbül âlemindir mutlak                                                                                          
Senlik benlik nedir bırak                      
Söyleyim geldi sırası

Kürt’ü Türk’ü ve Çerkes’i                                                                                                                                             Hep Âdem’in oğlu kızı                                                                                                                                           Beraberce şehit gazi                                                                                                                                           Yanlış var mı ve neresi

Kur’an’a bak İncil’e bak                                                                                              
Dört kitabın dördü de Hak                                                                                      
Hakir görüp ırk ayırmak                                                                                           
Hakikatte yüz karası

Bin bir ismin birinden tut                                                                                           
Senlik benlik nedir sil at                                                                                              
Tuttuğun yola doğru git                                                                                                                                       Yoldan çıkıp olma âsi

Yezit nedir ne Kızılbaş                                                                                                                                           Değil miyiz hep bir kardaş                                                                                                                                       Bizi yakar bizim ateş                                                                                                                                     Söndürmektir tek çâresi

Kişi ne çeker dilinden                                                                                                  
Hem belinden hem elinden                                                                                        
Hayır ve şer emelinden                                                                                               
Hakikat bunun burası

Şu âlemi yaratan bir                                                                                                    
Odur külli şeye kâdir                                                                                                    
Alevî Sünnîlik nedir                                                                                                      
Menfaattir varvarası

Cümle canlı hep topraktan                                                                                         
Var olmuştur, emir Hak’tan                                                                                       
Rahmet dile sen Allah’tan                                                                                           
Tükenmez rahmet deryası

Veysel sapma sağa sola                                                                                            
Sen Allah’tan birlik dile                                                                                              
İkilikten gelir belâ                                                                                                         
Dâva insanlık dâvası

Evet… Aslında işin püf noktası burası: “Dâva insanlık dâvası…”

Âşık Veysel’in bu mısraları gözlerimizin önüne koyduğu günden bugüne geçen zamana bakarsak, “insanlık dâvası”nı anladığımız, bu uyarıların gereğini yaptığımız söylenebilir mi?

“İnsan” olmanın hiçbir gereğini yerine getirmeden ve bir de siyasete, o siyasete eklemlenmiş bir din anlayışına malzeme ederek; -cı, -ci, -cu, -cü vb. dünyevî ayrıştırmalara hizmet edenler yüzünden bu gün insanlarımızın içine düştüğü çarpıklıkları görmemek mümkün mü?

Topraklarımızın, vatanımızın düşmanlarının bizi bölme emellerine ulaşabilmek için sık sık kullandıkları ayrımcılıklarından birinin de “sağ-sol” ayrıştırması olduğunu ne yazık ki yaşayarak hepimiz biliyoruz… Bu tanımlamanın piyasaya sürüldüğü günlerde dönem ozanlarının hatta aydınlarının birçoğu bilerek bilmeyerek o akıntıya hizmet ederken, Âşık Veysel’i uyarmak(!) isteyenler zaman zaman: “… özellikle 1961 Anayasasından sonra halk ozanlarının çoğu işçinin ve köylünün ekonomik haklarını savunan, kapitalist ve emperyalist düzeni yeren şiirler yazdılar. Sen ise eğitimin, uygarlığın, teknolojinin yararlarını öğen, soy ve mezhep ayrımcılığını yeren dizeler yazmaktan öteye gitmedin. Neden?” tarzında sözlerle uyarmaya cesaret ettiği Âşık Veysel’in verdiği cevap hâlâ taze bir uyarı niteliğindedir:

– Ben körüm, dosdoğru yürümeyip sağa sola saparsam bir çukura yuvarlanırım.

Yani:

Veysel sapma sağa sola                                                                                            
Sen Allah’tan birlik dile                                                                                               
İkilikten gelir belâ                                                                                                        
Dâva insanlık dâvası…

mısraları mısra olsun diye söylenmemiş!

Âşık Veysel’in vatan sevgisi de şahsıyla sınırlı olmayan, günümüze hatta geleceğe de yol gösterecek duygular manzumesidir:

Vatan sevgisini içten duyanlar                                                          
Sıtk ile çalışır benimseyerek                                                                                      
Milletine ulusuna uyanlar                                                                                          
Demez neme lâzım neyime gerek

Her ferdin hakkı var bizimdir vatan                                                                        
Babamız dedemiz döktüler al kan                                                                             
Hudut boylarında can verip yatan     
Saygıyla anarız şehit diyerek

Vatan aşkı ile çalışan kafa                                                                                         
Muhakkak erişir öndeki safa               
Tesir nüfuz olur her bir tarafa                                                                                
Herkes onu büyük tanır severek

Olmak istiyorsan dünyada mesul                                                                            
Hakk’a halka yarayacak bir iş tut                                                                            
Çalıştır oğlunu kızını okut                                                                                          
İnsan olmak için okumak gerek

Vatan bizim ülke bizim el bizim                                                                                 
Emin ol ki her çalışan kol bizim                                                                              
Ayyıldızlı bayrak bizim mal bizim                                                                            
Söyle
Veysel öğünerek överek

Vatan sevgisi denilen duygu, birkaç süslü sözle geçiştirilecek gibi değildir Âşık Veysel’e göre… Vatanı sevmenin fizikî göstergeleri vardır ama tek başına yeterli olmaz!

Halaskâr Gazi Mustafa Kemâl Atatürk’ün kurduğu cumhuriyeti anlamak, sevmek ve korumak da bazı çabalar, fedakârlıklar istiyor bizlerden:

Devri Cumhuriyet asırı yirmi              
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş      
Dünya ayaklanmış aya gidiyor         
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Bırak sar’öküzü varsın yayılsın         
Set çekme gözlere herkes ayılsın        
Her köşeye bir fabrika koyulsun        
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Yürüyen yolcuyu çekme geriye           
Dikkat eyle karıncaya arıya               
Gidiş böyle kavuşaman huriye            
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Zarar gelmez sana kaçınma sazdan 
Günahın korkusu çıkmıyor bizden      
Vazgeç demiyorum sana namazdan 
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Destekle fakiri okut yetimi                   
Bu hayırlar dinimizce kötü mü            
İ
drak eyle hidrojeni atomu                   
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Dökülen yağmurun kilogramı             
Ölçmüş biçmiş metre midir kare mi  
Çok yatarsın azdırırsın yaramı                                                                               
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Bu işler bir ibret değil mi bize              
Göklere fırlıyor bu kadar füze            
İstiyor aydaki sırları çöze                                                                                           
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Diyorlar ki dünya evvel su imiş                                                                               
Oku anla dünya nedir ne imiş                                                                                   
Yükselenler bilgi ile büyümüş                                                                                    
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Allah’ın varlığı mevcut insanda                                                                                
İlim akıl fikir sermaye sende                                                                                     
Çalıştır gemiyi otur dümende                                                                                   
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Hiçbir şey bilmezsen dik biraz kavak                                                                      
Boş gezene derler serseri savak                                                                                
Yumma gözlerini dünyaya bir bak                                                                           
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Veysel ne durursun herkes gidiyor                                                                        
Zaman uymaz sen zamana uy diyor                                                                        
Fen çok büyük kerameti yutuyor                                                                             
Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Bazı ülkelerin hem başka milletleri hem de kendi yurttaşlarını çeşitli tanımlamalarla yaftaladığı hatta kendi yurttaşlarının bazılarını bile “ikinci sınıf vatandaş” gibi gördüğü gerçeğini bilmeyenimiz yok… Biraz latifeli bir üslupla da olsa Âşık Veysel, bizde de böylesi yaklaşımların görünmeye başladığını fark etmiş olmalı ki ezelî ve ebedî ortamlarda insan hakları dersi olarak kafalara kazınası uyarısını yapmış:

Beni hor görme kardeşim                                                                                          
Sen altınsın ben tunç muyum?                                                                                   
Aynı vardan var olmuşuz                                                                                          
Sen gümüşsün ben saç mıyım?

Ne var ise sende bende                                                                                                
Aynı varlık her bedende                                                                                              
Yarın mezara girende                           
Sen toksun da ben aç mıyım?

Topraktandır cümle beden                                                                                        
Nefsini öldür ölmeden                                                                                                 
Böyle emretmiş yaradan                                                                                            
Sen kalemsin ben uç muyum?

Tabiata Veysel âşık                                                                                                   
Topraktan olduk kardaşık                                                                                         
Aynı yolcuyuz yoldaşık                                                                                                
Sen yolcusun ben bac mıyım?

Bu mısralarla, bütün insanların birbiriyle eşit haklara sahip olduğunu bizlere hatırlatan Âşık Veysel, Türkiye’mizin “birlik çimentolarından” biri olduğunu açıkça göstermekte ve bu mısraları gereğini yapmamız için bizlere emanet etmektedir.

Halk ve Hakk âşığı Âşık Veysel Şatıroğlu’nun vefatının üzerinden 50 yıl geçmişken o söyledikleri tazeliğini, güncelliğini koruyorsa ve bizler hâlâ başka başka arayışlardaysak ortada ciddî bir sıkıntı vardır; yanlış vardır!

Oysa sadece aramızdan bedenen ayrılışının her yıldönümünde değil her an Âşık Veysel’i gerçekten anlamaya, tanımaya her zamankinden daha fazla muhtaç olduğumuz gerçeğini görebilmeliyiz…

Âşık Veysel, toplumumuzun ihtiyacı olan birçok hastalığımızı şifalandırabilecek,  ihtiyaçlarımızı giderebilecek gönül arındırıcılarından sadece biri… O’nsuz geçen bu yarım yüzyılda milletçe yaşadıklarımızı şöyle bir düşününce görüyoruz ki; gerçekten Âşık Veysel’in uyarılarına, fikirlerine, sözlerine, şiirlerine olan ihtiyacımız her geçen gün daha fazla artıyor ama biz başkalarının peşindeyiz…

İtimat edersen benim sözüme                                                                                   
Gel birlik kavline girelim kardaş                                                                              
Birlik çok tatlıdır, benzer üzüme                                                                              
İçip şerbetini duralım kardaş

Son verelim iftiraya bühtana                                                                                    
Kardeşâne sevişelim can cana                                                                                   
Elbirlikle çalışalım vatana                                                                                        
Çok okul, fabrika kuralım kardaş

Yürüyelim Atatürk’ün izine                                                                                       
Boş verelim bozguncular sözüne                                                                               
Göz atalım şu dünyanın hızına                                                                                 
Yürüyüp hedefe varalım kardaş

Veysel’in sözleri kanun dışı mı?                                                                              
Mantığa uymazsa kesin başımı                                                                                 
Bana düşman etmiş vatandaşımı                                                                             
Sebebi ne ise soralım kardaş

Bu şiirinde olduğu gibi kardeş kavgasına itildiğimiz her olay ânında aklımıza gelmesi gereken bu mısralar da Âşık Veysel’e ait ve eskimez uyarılar olarak her daim muhatabını bekliyor:

Bu nasıl kavgalar çirkin dövüşler                                                                             
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız                                                                                
Yolumuza engel olur bu işler                                                                                      
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız

Birleşiriz bir bayrağın altında                                                                                 
Biz Türklerin ikilik yok aslında                                                                                 
Yanar tutuşuruz vatan aşkında                                                                                
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız

Hedef alıp dövüştüğün kardaşın                                                                              
Seni yaralıyor attığın taşın                                                                                        
Topluma zararlı yersiz savaşın                                                                                
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız

Herkes ilim deryasında yüzüyor                                                                               
Çıkmış ayın çevresinde geziyor                                                                                 
Yazık bize yollarımız uzuyor                                                                                      
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız

Kitaplar yazılmış nasihat dolu                                                                                 
Birlikte güçlenir gençliğin kolu                                                                                 
Gençliğe emanet Atatürk yolu                                                                                  
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız

Söyler Veysel sözlerinden vazgeçmez                                                 
Bulanık çeşmeden kimse su içmez                                                                            
Kanadı olmasa kuşlar da uçmaz                                                                              
Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız

Kendisine başka başka rehberler arayan, bilmediği yollara yönlendirildiğinden habersiz olanlara ne yapmaları, nasıl davranmaları gerektiğine dair söyledikleri de son derece güncel ders niteliğindedir:

Kulak ver sözüme dinle vatandaş                                                                             
Uyma laklak edip gülüşenlere                                                                                  
Meşgul eder seni işinden eyler                                                                                   
Karışırsın tembel perişanlara

Adım at ileri geriye bakma                                                                                         
Bir sağlam iş tut da elinden bırakma                                                                                                      Saçmasapan sözler hep delip takma                                                                       
Allah’ın yardımı hep çalışanlara

İleriyi gören geriye bakmaz                                                                                       
İnsanlık yolundan dışarı çıkmaz                                                                               
Allah cömert amma ekmek bırakmaz                                                                      
Oturup geçmişi konuşanlara

Maziye karışmış yıllar da ay da                                                                                
Geçmişi konuşmak getirmez fayda                                                                          
Gören göze ibret vardır her şeyde                                                                            
Seyret gökyüzünde yarışanlara

Veysel der kafanı nafile yorma                                                                               
Dünya fani değil çöküp oturma                                                                               
Adım at ileri avara durma                                                                                         
Yoldaş ol refaha kavuşanlara

Yabancı rehberlerin toplumumuza verdiği zararlar kadar, din adına eksik bilgiye dayalı kendi yorumlarını anlatan, dini ifrat – tefrit çizgisinde anlayıp çevresine de bu yanlışını adeta “din” gibi dayatanlara karşı dikkatli olunması gerektiğine de dikkat çekmiş Âşık Veysel:

Ey hocam karışma Hikmetullah’a                                                                            
O derya derindir giren boğulur                                                                                
Allah birdir inanmışız Allah’a                                                                                   
İki diyen o dergâhtan kovulur

Aslım Türk’tür Elhamdüllah Müslüman                                                                                                             Şükür Amentü’ye etmişiz iman                                                                                  
Kalbime yaraşmaz şirk ile güman                                                                           
Kalbimiz nur ile dolu sayılır

Karışma hikmete hâlini konuş                                                                                   
Müşkülat var ise üstad bul danış                                                                             
Bu sırrın aslına eren olmamış                                                                                   
Bir ermiş var ise velî sayılır

Sen mi attın dünyanın temel taşını                                                                         
Ne bilirsin Yaradan’ın işini                                                                                       
Görsene dünyanın yürüyüşünü                                                                                 
Burdan söylen Vaşington’da duyulur

Yürü ileriye bakma geriye                                                                                         
Nasıl işler bakmaz mısın arıya                                                                                 
Nar’d Allah’ın Nur’d Allah’ın Nurriye                                                                      
Cehennem yobazın yolu sayılır

Cahil ile sohbet etmek zor olur                                                                                   
Kulağı sağırdır gözü kör olur                                                                                    
Her sözünde kavga niza var olur                                                                              
Cahiller dikenli çalı sayılır

Yetişmiycek yere elin uzatma                                                                                   
Ben bilirim diye halkı aldatma                                                                                 
Manasız mantıksız kem laf sarf etme                                                                      
Boş sözler kavganın dili sayılır

Baykuş gibi durup durma yuvada                                                                           
İnsanlar kuş olmuş gezer havada                                                                            
Giriş
Veysel kollarını sıva da                                                                                  
Çalışan Allah’ın kulu sayılır

Çıkarları için her türlü ahlaksızlığa sapanlara doğru yoldan ayrılmamaları uyarısında bulunurken her dem geçerliliğini koruyan öğütlerini vererek bugünlerimize ışık tutuyor:

Şaşma gönül doğru yoldan                                                                                       
Meydan almaz kuru bühtan                                                                                      
Saz çalarlar sarı telden                                                                                               
Yanık gelir ses ıraktan

Ölün olur dirin olur                                                                                                     
Her hususta kâ rın olur                                                                                              
İki cihan yerin olur                                                                                                       
Ayrılmazsan doğru yoldan

Çalış kazan helâlinden                                                                                                
Feragat et el malından                                                                                                
Gelip geçen evvelinden                          
Ne götürmüş azdan çoktan

Sohbet etme kötü ile                                                                                                    
Güreş etme katı ile                                                                                                        
Gitme hırsın atı ile                                                                                                       
Sakın hileden tuzaktan

Veysel sözün bir söz olsun                                                                                        
Çokça sabır hırs az olsun                                                                                           
İnce eğir ip düz olsun                                                                                                   
Geçeceksin bu taraktan

Peki, bunca uyarıya rağmen insanoğlu neden doğru yoldan sapar, yanlış işlere girer? Sebepleriyle beraber, neden böyle olduğunu anlatırken, dinleyecek olanlar için uyarılarını da sıralamış Âşık Veysel:

İnsanoğlu doğru yoldan şaşmazdı                                                                          
İşte hile sözde yalan olmasa                                                                                       
Türlü türlü felâkete düşmezdi                                                                                    
İşte hile sözde yalan olmasa

İstemezdi alış verişte senet                                                                                        
Kafalara yerleşmezdi ihanet                                                                                      
Ne zina olurdu ne çapkın evlat                                                                                  
İşte hile sözde yalan olmasa

Ne bir yetim hakkı ne de bir rüşvet                                                                          
Yanmazdı gönüller olurdu hep şâd                                                                          
Derdim anlatırken denmezdi kapat                                                                         
İşte hile sözde yalan olmasa

Bu güzel sohbette olmazdı fis fis                                                                               
Çirkin işe meyyal olmazdı nefis          
Ne cinayet ne hırsızlık ne hapis                                                                                 
İşte hile sözde yalan olmasa

Ortadan kalkardı günah musibet                                                                             
Aşikâr olurdu hak ve hakikat                                                                                    
Herkes için açık olurdu Cennet                                                                                 
İşte hile sözde yalan olmasa

Tamu’da olmazdı kullara ceza                                                                                   
Olsa temiz ahlâk ve hüsn-i rıza                                                                                 
Hiç şüphe girmezdi gönüle göze                                                                                
İşte hile sözde yalan olmasa

Yalancılar belki kızar bu işe                                                                                      
Yalan ayaktadır çıkamaz başa                                                                                 
Kemlik düşünür mü kardeş kardeşe                                                                         
İşte hile sözde yalan olmasa

Veysel bu yollarda sarf eder nefes                                                                          
Herkesin elinde gezer bir kafes                                                                                 
Bin bir türlü derdi çeker mi herkes                                                                           
İşte hile sözde yalan olmasa

Ozanlarımızın en sık kullandığı nasihat tarzlarından biri de kendi gönlüyle söyleşiyormuş gibi ördüğü mısralarda gizlidir… Toplumu ayakta tutan unsurlardan biri olan âdab-ı muaşeret gibi ve her dönemde insanoğlunun işine yarayacak genel kuralları sıralarken de şu mısralarını rehberimiz olması muradıyla emanet etmiş bizlere Âşık Veysel:

Gönül sana nasihatım                                                                                                 
Çağrılmazsan varma gönül                                                                                      
Seni sevmezse bir güzel                                                                                               
Bağlanıp da durma gönül

Ne gezersin Şam’ı Şark’ı                                                                                             
Yok mu sende hiçbir korku                                                                                        
Terk edersin evi barkı                                                                                                  
Beni boşa yorma gönül

Yorulursun gitme yaya                                                                                               
Hükmedersin güne Ay’a                                                                                             
Aşk denilen bir deryaya                                                                                             
Çıkamazsın girme gönül

Ben kocadım sen genceldin                                                                                         
Başa belâ nerden geldin                                                                                              
Gâhi indin gâh yükseldin                                                                                       
Şimdi oldun turna gönül

Bazı zengin bazı züğürt                                                                                              
Bazı usta bazı şagird                                                                                                   
Bazı koyun bazı aç kurt                                                                                               
Her irenkten derme gönül

Veysel gönülden ayrılmaz                                                                                        
Gâhi bilir gâhi bilmez                                                                                                 
Yalan dünya yarsız olmaz                                                                                         
İster saçı sırma gönül

Günümüzde bütün dünya “doğacı” kesildi ve doğanın önemine vurgu yapmaya, doğa sevgisi ve bilinci oluşturabilmek için uluslararası alanda kampanyalar düzenlemeye başladı… Âşık Veysel ise hem fiiliyatı ile taşlık alanlardan meyva bahçeleri yaparken, bir taraftan da “Kara Toprak” gibi edebiyat tarihimizin klasikleri arasında yerini almış olan şiirleriyle öncülüğünü bir kere daha gösteriyor…

Anadolu’nun tam da bağrında doğup büyüyen, “Kara Toprak”ın önemini bilen, ona aşkını ölümsüzleştiren Âşık Veysel tarımın, tarlanın önemini ihmal etmiş olabilir mi?

Tarlam sana üç yüz fidan aşlasam                                                                          
Tarla coşar fidan coşar el coşar                                                                               
Gücüm yetse hemen işe başlasam                                                                             
Kazma coşar kürek coşar bel coşar

Muhitime örnek olsun maksadım                                                                             
Sevinir evladım söylenir adım                                                                                   
Hız ile yürürdüm olsa kanadım                                                                               
Yolcu coşar ayak coşar yol coşar

Çalışırsan toprak verir cömerttir                                                                             
Emeksiz istemek dermansız derttir                                                                          
Çalışmak insana büyük servettir                                                                              
Kese coşar gönül coşar el coşar

Yılda bir kez çiçek açan ağaçlar                                                                               
Hayatta insana ömür bağışlar                                                                                 
Her taraftan cıvıldaşır o kuşlar                                                                               
Seher coşar bülbül coşar gül coşar

Güzelim zülüfü küpeyi saklar                                                                                    
Ağacın yaprağı meyvayı koklar                                                                               
Mehtap ile birleşince yapraklar                                                                                
Gölge coşar mehtap coşar dal coşar

Yel değdikçe sor ki dallar ne çeker                                                                            
Irgalanır durmaz coşar hû çeker                                                                              
Demişler ki bu dertleri bu çeker                                                                               
Saz iniler
Veysel ağlar tel coşar

Özellikle son yıllarda dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi bizim ormanlarımızda da çeşitli sebeplere dayanarak da olsa çıkan orman yangınları yüreklerimizi de yakıyor… Âşık Veysel’in “Orman” konusunda yaptığı uyarılar dikkate alınsa, okullarımızda ve her alanda bu bilinç aşılansaydı, ormanlarımızı korumada daha hassas bir toplum olmaz mıydık?

Orman yurdun temelidir                                                                                            
Nesillerin evvelidir                                                                                                       
Her sanatın ilk eli’dir                                                                                                  
Ormandaki varlığa bak

Orman memleketin süsü                                                                                             
Hem ufağı hem irisi                                                                                                      
Her dalında bir kuş sesi                                                                                              
Ormandaki varlığa bak

Güneşten aldığı hızlar                                                                                                  
Toplar havayı temizler                                                                                                
Sıhhatli yaşarız bizler                                                                                                 
Ormandaki varlığa bak

Orman yurdun öz evlâdı                                                                                             
Ormansız yok dünya tadı                                                                                           
Cümle işlerin kanadı                                                                                                    
Ormandaki varlığa bak

En sevimli meyv’ağacı                                                                                                
Ormandan gelmiş anacı                                                                                              
Meyvesi doyurur açı                                                                                                   
Ormandaki varlığa bak

Yeryüzünde fabrikalar                                                                                               
Ormandandır antikalar                                                                                              
Türlü kumaş çok maddeler                                                                                         
Ormandaki varlığa bak

Taş eritir toprak yapar                                                                                               
Meyve çiçek yaprak yapar                                                                                        
Birçok hastalığa siper                                                                                                  
Ormandaki varlığa bak

Ormansız dağ kayak olur                                                                                           
Dağları tutar bağ olur                                                                                                
Düşer yaprak toprak olur                                                                                           
Ormandaki varlığa bak

Çiçek açar irenk irenk                                                                                                  
Dağları süsler gülerek                                                                                                 
Selleri önler emerek                                                                                                      
Ormandaki varlığa bak

Bizi besler kaşık olur                                                                                                   
Kapı süve eşik olur                                                                                                        
Tabut olur beşik olur                                                                                                    
Ormandaki varlığa bak

En adisi ateş olur                                                                                                          
Çiği pişirir aş olur                                                                                                         
En kıymetli kumaş olur                                                                                              
Ormandaki varlığa bak

Gemi olur suda yüzer                                                                                                   
Uçak olur gökte gezer                                                                                                 
Kalem kâğıt neler yazar                                                                                             
Ormandaki varlığa bak

İçin için inlemesi                                                                                                           
Ne hoş olur dinlemesi                                                                                                  
Ağaç çalgının esası                                                                                                       
Ormandaki varlığa bak

Veysel sever ağaçları                                                                                                 
Dalında öten kuşları                                                                                                    
Orman yapar her işleri                                                                                              
Ormandaki varlığa bak

Başta da ifade ettiğim gibi Âşık Veysel, daima birlik beraberlik öğütleri verdi. Bu noktada atılması gereken adımlardan biri olarak da eğitimi, okulu kurtarıcı olarak gösterdi…

Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki; edebiyatımızda, milletimizin dünya devletleri arasındaki geri kalmışlığını görüp, sebebinin bilgisizliğimiz ve cehaletimiz olduğu gerçeğini açıkça ifade eden bir isim Mehmed Âkif Ersoy ise bir diğeri de Âşık Veysel’dir… Bu her iki kıymetimiz de kişi ya da topluluklarla uğraşmak yerine daima bütün şiirlerinde, sözlerinde toplumdaki genel hataları görüp uyarılarını ona göre yapmışlardır…

İşte Âşık Veysel bu bakış açısı doğrultusunda, toplumda gördüğü cehaleti ve yol açtığı zararları gidermenin yolu olarak okumayı ve okulu tavsiye ediyor:

Dünyanın en zengin aklını gördüm                                                                          
 
Sermayesin sordum dedi ki okul                                                                              
İnsanlara hizmet yaptığın yardım                                                                          
Merhametim duygum dedi ki okul

Sudan ateş yapan ne güzel sanat                                                                              
Dünyayı ışığa kaplarsın kat kat                                                                                
Fikr ile mi ettin bunları icat
Rehiberim oldu dedi ki okul

Bu bir keramet mi yoksa hüner mi                                                                           
Göz görmezse gönül buna kanar mı                                                                         
Öküzler tarlada sapan döner mi                                                                              
Eker biçer motor dedi ki okul

Kanat takar gökyüzünde uçarsın                                                                            
Denizleri müdanasız geçersin                                                                                   
Soğuğu yağmuru nasıl seçersin                                                                               
Rasathane kurmuş dedi ki okul

Çeşitli taşıtlar bir de tirenler                                                                                      
Hekim olup her yareyi saranlar                                                                               
Bunu sen mi yaptın yoksa erenler                                                                           
Daha neler yapar dedi ki okul

Radyolar hayrete düşürdü beni                                                                                
Her dilden biliyor yok amma canı                                                                           
İlim akıl fikir yaratmış bunu
Lambası dalgası dedi ki okul

İnsanlar kafası bunları bulan                                                                                    
İlimdir dünyada hakikat olan                                                                                   
Bütün bu işlerin temelin kuran
İnan buna
Veysel dedi ki okul

İslâm’da gelen ilk emrin “Oku” olduğu gerçeği ortadayken, Hz. Ali İlmin kapısı” olarak tanımlanmış ve ilim bütün müminlere farz kılınmışken hem de dini referansmış gibi göstermeye çalışıp okula, eğitime karşı çıkanlara, çocuklarını hele hele kız çocuklarını okula yollamayanlara Âşık Veysel’in başka uyarıları da olmaz mı?

Oku benim cici yavrum                                                                                              
Okul Cennet meyvesidir                                                                                             
Okuldadır türlü san’at                                                                                                
Medeniyet membasıdır

Okuldadır cümle varlık                                                                                               
Hiçbir türlü çekmen darlık                                                                                        
Okuldadır dirlik birlik                                                                                                
Birlik yurdun ihyasıdır

Yürü yavrum okuluna                                                                                                 
Altın bilezik koluna                                                                                                      
Hem kızına hem oğluna                                                                                             
İlim irfan yuvasıdır

Okul yurdun can damarı                                                                                          
Okul korur namus arı                                                                                                  
Okul istikbal yolları                                                                                                      
Görenlerin görmesidir

Okul bilir doğru yolu                                                                                                    
Okuldur yurdun temeli                                                                                                
Mürşit ilimdir bilmeli                                                                                                  
Bu ses Ata’nın sesidir

Oku çalış bul hidayet                                                                                                    
Mesut olur yaşar hayat                                                                                              
Veysel bunu der nihayet                                                                                           
Okul ilim deryasıdır

Okul okumayan, ilim öğrenmeyenin cahil kalacağı ve cicili bicili gördüğü her söze aldanacağı üstüne sayısız kıssası olan bir ülkenin evlatları olarak, aynı yolda yürürken Âşık Veysel’in cahil ve cahiller konusundaki uyarısını ne zaman ciddiye almayı düşünüyoruz dersiniz?

Aldanma cahilin kuru lafına                                                                                     
Kültürsüz insanın külü yalandır                                                                              
Hükmetse dünyanın her tarafına                                                                            
Arzusu hedefi yolu yalandır

Kar suyundan süzen çeşme göl olmaz                                                         
Gül dikende biter diken gül olmaz                                                                           
Vızvız eden her sineğin bal’olmaz                                                                             
Peteksiz arının balı yalandır

İnsan bir deryadır ilimle mahir                                                                                
İlimsiz insanın şöhreti zâhir                                                                                       
Cahilden iyilik beklenmez âhir
İşlediği amel hâli yalandır

Cahil okur amma âlim olamaz                                                                                 
Kâmillik ilmini herkes bilemez                                                                                  
Veysel bu sözlerin halka yaramaz                                                                         
Sonra sana derler deli yalandır

Âşık Veysel’i anlama noktasında bugüne kadar yeterli duyarlılığı gösterdiğimiz söylenemez. Benliklerindeki yabancı beslemesi kurtçuklara teslim olmuşların Âşık Veysel’i anlamaları da mümkün değil zaten! Ama onları bulundukları noktada bırakıp, âşığın sazının tınısında, sözünün peşinde olanların kazançlı çıkacağı kesin.

Bütün toplumun Âşık Veysel çizgisine gelmesinden zararı olanların, çıkar çarkları zedelenecek olanların Veysel’in anlaşılmasından rahatsızlık duymaları da normal değil mi? Böyleleri her dönemde türküye, dolayısıyla da türkünün taşıdığı, temsil ettiği ruha gizli açık karşı olmuştur.

Eğer siz iyi niyetli, kendi kültürüne düşman biri değilseniz mutlaka türkülerimize kulak kabartırsınız… Çünkü türkülerimiz; asırlardır bizi söyler, bizi anlatır ve bizi heyecanlandırır… Ama çeşitli gerekçelere dayanarak, duygularımızı eğitip terbiye eden ve bizleri tını tını geçmişimize bağlayan türkülerimiz zaman zaman baskılara hatta yasaklamalara bile uğradı maalesef! Çeşitli gerekçelerle dejenere etmek isteyenler, ruhunu özünü çarpıtmak isteyenler de oldu… Hâlâ da olduğu gibi… Ama Âşık Veysel’e kulak verenler, türküyle “nefes” alanların doğrudaki ısrarlarıyla hatalı yaklaşımların zararları bertaraf edilmiş oldu!

Âdeta bir manifesto sayabileceğimiz bu şiirinde de Âşık Veysel, bütün ustalığını konuşturup, her zaman övündüğü Türklüğüyle türkülerin kapsayıcılığını, besleyiciliğini mısra mısra önümüze koyuyor:

Dünya dolsa şarkıyınan                                                                                            
Türk’üz türkü çığırırız                                                                                                
Yola gitmek korkuyunan                                                                                            
Türk’üz türkü çığırırız

Türk’üz Türkler yoldaşımız                                                                                        
Hesaba gelmez yaşımız                                                                                               
Nerde olsa savaşımız
Türk’üz türkü çığırırız

Türklerdir bizim atamız                                                                                             
Halis Türk’üz kanı temiz                                                                                             
Şarkı gazeldir hatamız                                                                                               
Türk’üz türkü çığırırız

Bayramlarda düğünlerde                                                                                         
Toplantıda yığınlarda                                                                                                
Sıkılınca dar günlerde                                                                                                 
Türk’üz türkü çığırırız

Yaylalarda yataklarda                                                                                               
Odalarda otaklarda                                                                                                     
Koyun gibi koytaklarda                                                                                             
Türk’üz türkü çığırırız

Su başında sulaklarda                                                                                                 
Türk’ün sesi kulaklarda                                                                                               
Beşiklerde beleklerde                                                                                                   
Türk’üz türkü çığırırız

Hep beraber gelin kızlar                                                                                             
Bile coşar o yıldızlar                                                                                                    
Koşulunca çifte sazlar                                                                                                 
Türk’üz türkü çığırırız

İnler Veysel arı gibi                                                                                                   
Bülbüllerin zârı gibi                                                                                                    
Turnalar katarı gibi                                                                                                    
Türk’üz türkü çığırırız

Âşık Veysel’in, insanoğlunun ömür süresi üzerinden ve insanın hayatta karşılaşacağı dertlerin üzerinden yaptığı uyarı da her dem tazeliğini koruyan mısralar olarak ilgimizi bekliyor!

Seksen yıllık yolu biraz düşünek                                                                              
Enişli yokuşlu yollar nic’olur                                                                                    
Geldik gideceğiz yoktur gitmemek                                                                            
Kervan geçen gündüz olur gec’olur

Dizildik katara durmaz yürürüz                                                                              
Akın edip gidenleri görürüz                                                                                       
Ya biz niçin seme serhoş dururuz                                                                             
Tembelin cebi boş karnı aç olur

Eğer çiftçi isen sarıl tutaktan                                                                                    
Ne ekersen onu biçen topraktan                                                                               
Yaklaşma tembele geç git uzaktan                                                                           
Tembelin çenesi gevezec’olur

Karnını doyurmaz tavla domine                                                                               
Çare düşün bak derdinin em’ine                                                                               
Bakma hesabına boş ver cemine                                                                              
Ne derdine derman ne ilaç olur

Ya bir zenaatkâr ya bir memur ol                                                                           
Düşün her tarafı ehli zamir ol                                                                                   
Eline geçeni harcama bol bol                                                                                    
Beyhude sarf olan altın tunç olur

Hamal isen iskelede mağzada                                                                                  
Mebusvari manto alma avrada                                                                                
Çiftçi isen çarık işler tarlada                                                                                     
Boyalı iskarpin çirkincen’olur

On kuruş bulursan beşini harca                                                                                
Doğru hak yoluna düşersin borca                                                                           
Eğer zengin isen paraca malca                                                                                 
Yabancılar sana kardeş bac’olur

Esnaf isen aç dükkânı pazar et                                                                                 
Eğer seyyah isen geşt ü güzâr et                                                                              
Aç gözünü bu âleme nazar et                                                                                    
Şimdi genç olanlar sonra koc’olur

Bir şey desem şimdi bana darılın                                                                            
Dizin tutmaz bir köşeye kurulun                                                                              
Yolun bitmez belki yolda yorulun                                                                            
Argın yorgun yola gitmek güç olur

Gençliğinde işe gitmez erinir                                                                                    
Kocalıkta şurda burda sürünür                                                                                
Paras’olan yiyer giyer barınır                                                                                   
Ecel gelmez belki ölüm geç olur

Başımdan geçeni bir bir anlattım                                                                             
Ne yanlış söyledim ne yalan kattım                                                                        
Veysel der alana mücevher sattım                                                                         
Alan alır almayana ac’olur

Bugün en popüler geçinen kimi “sanatçılar” bile müzik piyasasında gerilemeye başlayınca Âşık Veysel’in veya başkaca ozanların sözlerine sarılması da gösteriyor ki bu toprağın ozanı olmak tam da böyle bir şey!

Şiirlerini ve türkülerini, Batı sazlarıyla ilk söyleyenlerden biri olan Fikret Kızılok sormuş bir gün Âşık Veysel’e:

– Şu sazımı akort et de ver Veysel Baba… Ben, sizden ilham almak istiyorum.

Âşık Veysel’in verdiği cevap, sadece sanatçılarımıza değil, cümle insanımıza, gelenekten beslenmeye cidden niyetli olan herkese ders niteliğindedir:

– Ben sazımı halka göre akort ediyor ve ilhamımı Hakk’tan alıyorum. Siz de böyle hareket ederseniz, sazınız akortlu demektir!

İlhamını Hakk’tan alan, sazını sözünü içinde doğup büyüdüğü ortamdan besleyen ve o ortamın ruhuna uygun harmanlayan, bütün duyguları tamamen Anadolu kokan Âşık Veysel, okul yüzü görmediği hâlde okulun, ilmin bir toplum için önemini mısra mısra örecek kadar bilgiyi, irfanı nasıl edinmiştir?

Sadece bu noktadan bakınca bile fark ediyoruz ki; Âşık Veysel, Anadolu’nun ruhunu her asırda zenginleştiren, nesilden nesile aktaran,  yaşadığı ortamı her türlü gösterişten uzak sadelikle yeşerten “ocak”lardan beslenmiş “ârif insan”lardan biridir.

Tasavvufun derinliklerinden vatan sevgisine, birlik beraberliğin önemini sık sık hatırlatmasından karşılıksız sevginin kıymetine kadar söyledikleriyle daha asırlar boyu Türk milletinin yol göstericilerinden biri olacak olan Âşık Veysel, kendisini övenlere verdiği cevaplarda da bilgeliğini, gönül zenginliğini dile getirmiştir hep…

Dikkatlerimizden kaçmaması gereken gerçeklerden biri şudur ki; bizlere “oku” diyen “okul” diyen, “çalış” diyen, “dürüst ol”, “ikilik çıkarma”, “kalp kırma”, “birlik dirliktir” gibi unutulmaz öğütler veren Âşık Veysel’in bütün bu uyarılarının hepsi de kültür hazinemizin zenginliklerinden sadece birkaçıdır!

Çağrı dergisinde 1959’da yayınlanan bir yazıdan öğreniyoruz ki Feyzi Halıcı, Âşık Veysel’e:

– Halk şiirimizin son gerçek halkası sensin. Senden sonraki halk şiirimiz hakkında ne düşünüyorsun? diye sormuş.

Âşık Veysel bu soruyu:

– Hakkımdaki iyi düşünceler size ait. Ben bunu bilemiyorum. Türk milleti sağ olsun. Analar ne aslanlar doğurur. Benim şiirden kısmetim şu; Bir tabağın içinde bal dolu imiş. Onu, bizden önce gelen şairler yemişler. Biz, kâsenin dibini yalıyoruz. Bize söylenecek söz bırakmamışlar ki! şeklinde cevaplamış ama Feyzi Halıcı da üstelemiş:

– Âşık, kâsenin dibindeki balı da sen yaladığına göre, bundan sonra, kimsenin nasibi olmayacak mı yani?

Bu yorum üzerine Âşık Veysel, her dem geçerli olan ve milletine, kültürüne, toprağına olan inancı özetleyen bir cevap vermiş:

– Arı yok değil ya! Yeniden tabağı doldururlar. Dünyada, ne arı, ne çiçek, ne bal tükenir!

Bu cevabın önemi ve tazeliği; bu milleti millet yapan unsurlara, dinamiklere, Anadolu’nun irfan hazinesine ve üretkenliğine olan inancın ifadesi olarak da başlı başına önem taşımakta…

Aslında günümüzün kimi sıkıntılarını sayarken önemli vurgulardan biri bilhassa gençlerimizin çok kolay biçimde her şeyi elde etmek istemesi, çalışmadan bir şeyler olma isteği sayılabilir…

Takvim 21 Aralık 1972’dir ve Âşık Veysel, Ankara Yüksek İhtisas Hastanesi’nde yatmaktadır. O gün Yaşar Özürküt, yaptığı söyleşinin bir yerinde:

– Diyeceğim ki, Âşık Veysel 2000 yılında, ya da 2100 yılında, Allah hepimize uzun ömür versin ama her hâlde 2000’li yıllarda olmayacağız. Âşık Veysel o kuşağa ne der?

Bu soruya Âşık Veysel’in verdiği cevabı anlamaya ve uygulamaya hepimiz muhtacız:

– Onlara söyleyişim şu olacak: Çalışmak, azim, fikir. Efendime söyleyeyim, bunlar mevcut olacak. Dönmeyecek azminden insanlar. O azminden dönmeyen insan, muhakkak erinde geçinde arzusuna ulaşır. Fakat azim deyince o da biri yani yanlış yola azim etmiş, o muhakkak yolda kalır. Fakat doğru yola azmederse, o kendini bir selamete çıkartır. Ve ismini baki kor dünyada, kendi de bakî kalmış olur. Yoksa yanlış yola azmetmiş, onun muhakkak bir gün kafasına vururlar. Ondan hayır çıkmaz. Çıksa kalsa bile herkes nefret eder. İnsanlar iki şeyle anılır; biri nefretle, biri rahmetle. Nefretle anıldıktan sonra, hiç anılmasın.

Gerek bütün eserlerini okuduğumuzda gerek böylesi hâtıralara kulak kabarttığımızda, Âşık Veysel’i anlamaya her zamankinden fazla muhtaç olduğumuz gerçeğini hatırlıyor ve hatırlatıyoruz!

Çünkü… Toplumların mutlaka yol göstericilere ihtiyacı vardır ve bu bizim toplumumuzda hakiki gönül erleri, ozanlarımız vasıtasıyla gerçekleşir.

Âşık Veysel, Anadolu’nun ortasında, Sivas’ın Şarkışla ilçesi Sivrialan köyünde o günün şartları içerisinde okuldan eğitimden uzak bir beldede ilme – irfana garkolmuşsa, bu Anadolu irfanının sadece kulaktan kulağa değil gönülden gönüle akmasıyla olmaktadır.

Günümüzde bizlere düşen de -elbette- dünyaya gözümüzü kulağımızı kapatmadan kendi kültür hazinemizin sandığını açmaktan geçiyor… Ve orada bizleri Dede Korkut’tan Ahmet Yesevî’ye… Mevlânâ’dan Hacı Bektaş Velî’ye… Yunus Emre’den Fuzûlî’ye, Pîr Sultan Abdal’a… Hatayî’den Eşrefoğlu’na… Seyyid Nesimî’den Kul Himmet’e… Karacaoğlan’dan Emrah’a, Dadaloğlu’na… Sümmanî’den, Âşık Ruhsatî’den, Âşık Ali İzzet’ten Âşık Veysel’e… Birçok rehberimiz bizlerin ilgisini bekliyor.

Bu bekleyişi de doğru okumamız gerek!

Onların bu beklentisi, bugünün yaygın ifadesiyle “tiraj yapmak”, “reyting sağlamak” vb amaçlara yönelik olmamalıdır!

Onların bu beklentisi; gördükleri ve yaşadıkları üzerinden bizlere yaptıkları uyarıları dikkate aldığımızı görmek isteğinden başka bir şey değildir.

Dolayısıyla bizlere düşen, “sağa sola sapmadan”, ozanlarımızın tınısının sesinin sözünün değerini bir an önce anlayıp, bu anlayış ışığında Âşık Veysel’i de doğru dürüst anlayıp, günümüzde yaşamakta olduğumuz dertlerimizi sonlandırma yolunda bir adım atmış olalım!

Âşık Veysel’imizi günümüzde en doğru en sağlıklı hâliyle öğrenmiş, anlamış olanlara ne mutlu…

İşte böylesi isimlerden biri olan Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun, vefaatı ardından Âşık Veysel için yazdığı bu mısralarda, ozanımızı nasıl anlamamız gerektiği kadar O’nun kişilik özelliklerine de vurgu yapılıyor…

Üçlerin, Yedilerin, Kırkların gönülleri                                                                                                              
‘Açalım Tanrımız katına el’ dediler

O sırada dünyadan bir haber geldi âni
‘Esmekte yeryüzünde bir çetin yel’ dediler

Ayni haber Uçmak’ta değince gönüllere                                                   
‘Saz ve söz erlerinden öldü
Veysel’ dediler

Kimi sevinçten kimi tasadan yandı ‘Eyvah!’                                                     
‘Üç bin yıllık kopuzdan koptu bir tel’ dediler

Rahmet mi kıyamet mi bu haber neyin nesi                                                 
Derken kapı açıldı Veysel’e ‘gel’ dediler

Dokuz huri seğirtti Kevser havzı üstüne                                                        
Dokuz tas ayni anda doldu ve ‘al’ dediler

Veysel dokuz doluyu içti dokuz yudumda                                                  
Huriler ‘Gitme artık burada kal’ dediler

Ve sundular mübarek Tûba’nın dallarından                                                                                                        Yapılmış bir kopuzu ‘söyle ve çal’ dediler

Veysel öptü kopuzu üç kez baş perdesinden                                               
‘Bize Yunus dilinden velvele sal’ dediler

Âşık
Veysel gezindi tellerde ağır ağır                                                                                                                  
‘Türk’ün diline şerbet, ağzına bal’ dediler

Neyleyim şol Cennet’i bendeki aşk olmasa                                                                                                              Ervah hep bir ağızdan: ‘Berhüdar ol’ dediler

Ne mutlu Âşık Veysel’imizi bu duygularla anlayan, kavrayan ve anlatanlara!

Geri Güneşin Işıklarını Avuçlayan Çocuk: Âşık Veysel