Dünyada Tükenmez Murad Var İmiş

Dünyada tükenmez murad(1) var imiş
Ne alanı gördüm ne murad gördüm
Meşakkatin(2) adın murad koymuşlar
Dünyada ne lezzet ne tad gördüm

Ölüm var dünyada yok imiş murad
Günbegün(3) artıyor türlü meşakkat
Kalmamış dünyada ehl-i kanaat(4)
İnsanlar içinde çok fesat(5) gördüm

Nuşverani Âdil(6) nerede tahtı
Süleyman mührünü(7) kimse bıraktı
Resulü Ekrem’in kanunu haktı
Her ömrün sonunda bir feryat gördüm

Var mıdır dünyaya gelip de kalan
Gülüp baştan başa muradın alan

Muradı maksudu hepsi yalan
Ölümü dünyada hakikat gördüm

Dönüyor bir dolap çarkı belirsiz
Çaǧlayan bir su var arkı(8) belirsiz
Veysel neler satar narhı(9) belirsiz

Ne müşteri gördüm ne hesap gördüm

1: Murad: İstek, arzu, dilek, amaç, gaye, erek.

2: Meşakkat: Zahmet, sıkıntı, eziyet, güçlük, zorluk.

3: Günbegün; Günden güne.

4: Ehl-i kanaat: Kanaatli; aza kanaat eden, elindekiyle yetinen.

5: Fesat: Hile, ara bozuculuk

6: Adaletiyle meşhur İran hükümdarlarından Nuşirevan tahta geçtiǧi ilk yıllarda, halka karşı o kadar zalim ve gaddarca davranmış, o kadar zevk-ü sefasına düşkünmüş ki, en ufak ses çıkaran olsa kellesi gidermiş. Nuşirevan, bir gün maiyetiyle beraber ava çıkmıştı. Yanında gayet zeki bir de veziri vardı. Avlanırken bir ara diǧerlerinden ayrılan hükümdar, yanında veziri olduǧu halde bir suyun başına varıp atından indi ve bir müddet istirahata çekildi. Yeşillikler üzerinde otururlarken, iki baykuş gelip yakınlarına kondu ve ötmeye başladılar. Baykuşların o naǧmeleri Nuşirevan’ın hoşuna gitmiş olacak ki, vezirine: “İnsan şu kuşların dilinden anlasa da ne dediklerini bilse… Kimbilir bu kuşlar şimdi neler söylüyorlardır?” dedi. Vezirin, derdini anlatması için büyük fırsat doǧmuştu: “Sultanım ben bu kuşların ne dediklerini biliyorum. Eǧer müsaade eder ve beni baǧışlarsanız, bu kuşların ne söylediklerini size bildireyim, dedi. Nuşirevan, hayretle: “Gazabımdan emin olabilirsin, anlat, dedi. Vezir: “Sultanım affınıza sıǧınarak arz ediyorum. Bu kuşların birisi, diǧerinin kızını oǧluna istiyor. Öbürü de; tabiiyeti icabı kızımı sana veririm, yalnız başlık parası olarak bir harabe isterim, diyor. Oǧlanın babası ise bu halinden memnun vaziyette; deliye bak, Nuşirevan hükümdar olduǧu müddetçe, ben sana bir deǧil on harabe veririm. Yeter ki sen kızı oǧluma ver diyor. İşte padişahım kuşların konuştukları bundan ibarettir.” dedi. Nuşirevan vezirin ne demek istediǧini anladı ve doǧruca avdan sarayına dönerek, o andan itibaren durumunu deǧiştirdi. Öyle adil, öyle halkını gözetir oldu ki öleceǧi zaman Nuşirevan’ın memleketinde bir tane harabe kalmamış, her yer bayındır olmuştu. Âşık Veysel “Nerede o şuurlu idareciler, nerede o hükümdarlar” mı demek istiyor?

7: “Bundan binlerce sene önce yeryüzünün büyülü devirlerinde insan henüz üçüncü gözünü kaybetmemişken efsanevi bir Kral Peygamber yeryüzünün ve gökyüzünün efendisi olmuştu. Cinlere insanlara ve hayvanlara hükmeden bu kral peygamber Hz. Süleymandı. Ve yetkesinin kaynaǧı olduǧu sanılan güçlü bir mühür yüzük taşıdıǧı söyleniyordu. Fakat bir gün bu muhteşem yüzük çalındı. Süleyman sahip olduǧu herşeyi kaybetti. Ve mührün yokluǧunda geçen o acı günlerde kendisindeki asıl mührü Mühr-ü Süleymanı buldu.

8: Ark: Deǧirmen çarkına su taşıyan kanal.

9: Narh: Fiyat, deǧer, eder.

Geri Dünya Tebdil Oldu Durum Değişti