Cumhuriyet Aşığı Âşık Veysel

Ahmet ÖZDEMİR

Aşık Veysel, bir yandan kendini kahır ve sabırla yetiştirmiş. Sözlü halk kültürünün gelenekçi saz şairliğinin bozulmamış bir örneği veya halkası gibi görülürken, öte yandan çağın sesine kulak vermiş, kör inanışlarla savaşacak kadar aydınlanmış, eski sazla yeni sözler söylemesini bilmiş.

Türküleri plaklara alınmış, Şiirleri başta Ülkü dergisi olmak üzere birçok dergide yayımlanıyormuş. 1952 yılında ona büyük bir jübile düzenlemişler. 1953 yılında hayatını konu alan “Karanlık Dünya” adlı film çekilmiş. 

1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi, “Ana dilimize ve milli birliğimize katkılarından dolayı” vatanî hizmet tertibinden aylık bağlamış.

Âşık Veysel, Cumhuriyet’in onuncu yılına kadar geçen günlerini şöyle özetliyor:

“Hayatım köyde geçti. Başka bir yere gidemiyordum. O zamanın zihniyeti dolayısıyla elimizde sazla bir kasabaya bile gidemiyorduk. Hem ayıp hem günah sayılıyordu.”

Ahmet Kutsi Tecer eline bir kâğıt vermişti. Gittikleri yerde gösteriyordu. Bu kâğıt, önündeki engelleri bütünüyle temizliyor muydu?

Arkadaşı İbrahim’le Adana’dadır. Bakırcılar çarşısında gezerlerken, bir meraklı çağırır ve saz çalmalarını ister. Onlar da çalarlar. Meğer dükkânın asıl sahibi, karşı dükkânda komşusu ile birlikte namaz kılıyormuş.  Koşup gelmiş ve ağzına geleni saymaya başlamış. Allah’ın, Peygamber’in men ettiği sazı çalacaklarına dilenseler daha iyi edeceklerini, dükkânında bet ve bereket bırakmadıklarını söylemiş.

İstanbul’la ilgili bir anısını Veysel şöyle anlatmıştı:

“Tramvaya bindik gidiyorduk. Ayakta kaldığımızı gören bir genç yer verdi. Oturduk. Bunu gören yaşlıca bir kadın gence çıkışmaya başladı.’Zamane işte böyle diyordu. Bir âlim bir hoca olsa yerlerinden bile kıpırdamazlar. Bunlar kim ki yer veriyorsun. Sazcı değil mi? Saz çalıncaya kadar dilenseler ne var?’ ”

Atatürk’e ulaşmak hayaliyle yayan yapıldak Ankara’ya gelmişlerdir. Sazlarına tel almak için Ulus Meydanına girmek isterler. Kılık kıyafetlerine bakan bir polis dilenci sanarak engeller. Yalvarıp yakarırlar.  İnsafa gelen polis, yalnız arkadaşının meydana gidip tel almasına izin verir. 

Kuşkusuz ki her zaman önüne engeller çıkmamış. Ama, karşısına Mesut Cemil, Sabahattin Eyüpoğlu, Baki Süha, Refik Ahmet gibi aydınlar da çıkmış, onların desteğini görmüş.  Moral ve cesaret kazanmış.

Bir gün “Yine mektup aldım gül yüzlü yârden / Gözletme yolları gel deyi yazmış” dizeleriyle başlayan şiiri Ülkü dergisine bırakmış. Ahmet Kutsi Tecer ile Ahmet Hamdi Tanpınar görüp okumuşlar. Tanpınar çok beğenmiş “Ben artık şiir yazmayacağım” diye iltifat etmiş.

Cumhuriyet denilince aklımıza Büyük önderimiz Atatürk geliyor. Egemenliğin kayıtsız şartsız ulusun olduğu geliyor.  Saltanatın kaldırılması, kurtuluş savaşımız, uygarlık ülkümüz, milli eğitim, endüstri ve tarım seferberlikleri geliyor.  Demokrasi geliyor aklımıza, laiklik, sosyal hukuk sistemi, taassuba karşı mücadele geliyor.

Demiryolları, madenler, sağlık hizmetleri, yerli mallar geliyor aklımıza.  Sonra Türklüğümüzle övünmek, çalışmak, güvenmek geliyor. Çağdaş uygarlık düzeyine çıkmak amacı geliyor. Okul, okul, okul ve gerçek yol göstericinin bilim olduğu geliyor.

Yirminci yüzyılın Türkiye’sinde, Cumhuriyetçi Halk Aşığı Veysel, halkın diliyle halka ters tepki yaratmayacak dozlarda halk öğretmenliği yapmış ve Cumhuriyet’e kol kanat germiş.

Âşık Veysel’in karanlık dünyasını aşan düşüncesi, çağdaş insan sorunlarına çözüm arayacak yol gösterecek kadar gerçekçi olmuştu. 20’nci yüzyılın yeni ve ileri Cumhuriyet Türkiye’sinde, Cumhuriyetçi halk aşığı olmuş, çağdaş yörüngede gönüller fethetmişti.

Geri Birlik ve Ahlaklı Olmanın Erdemi: Âşık Veysel